Açıklama: Türkülerimizden korkuyorlar!

Ölüm orucunda direnen Grup Yorum üyeleriyle dayanışmayı yükseltelim!

Aynur Doğan, İlkay Akkaya ve Metin Kahraman’ın ayak izlerinden yürüyen Helin Bölek’in anısını türkülerinde yaşatalım!

GRUP Yorum; faşist 12 Eylül askeri rejimine, tiranlara karşı verilen direniş ve mücadeleler içinde 1985 senesinde kurulmuş protest müzik yapan bir müzik grubudur. Söyledikleri türküler daha çok politik içerikli, antidemokratik, baskıcı, faşist düzeni protesto eden türkülerdi. Onlar türkülerinde Türk, Kürt emekçi halklarımızın, kadın ve gençlerimizin direnişlerini, özlem ve sevdalarını, zulme ve baskıya karşı demokrasi ve özgürlük mücadelelerini, sömürü ve talana, yokluk ve sefalete karşı emek ve ekmek kavgalarını, savaşa karşı barış mücadelelerini dile getirmişlerdir. Emperyalist saldırı ve yağmalara kaşı uluslararası dayanışmayı yükseltmişlerdir. Söyledikleri türkülerle halklarımızın, işçi ve emekçilerin, kadın ve gençlerin kalplerini fethetmişler, onların gönlünde taht kurmuşlardır. Konserleri futbol stadyumlarına sığmamış, sevenleri milyonları aşmıştır, 200’den fazla türkü yaratmışlar, 14 albüm yapmışlardır.

Ama Anadolu insanının öfkesini, isyanını, kahrını, sevdasını türkülerle anlatan gruptan hoşlanmayanlar, korkanlar da vardı. Son 35 yılda gelmiş geçmiş tüm iktidarlar onların türkülerinden korktular. Çünkü onların türküleri; Nazım’ın „Türkülerimizden korkuyorlar“ dediği gibi halklarımızın, milyonların dilinde onurun, erdemin, sürgünlerin, ayrılıkların, işkencenin, boyun eğmemenin isyanında ifadesini buldu. Başından beri gerici, faşist iktidarlar onları susturmak için her türlü baskıya başvurdular. Üyeleri yüzden fazla kez gözaltına alındı. Çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezi polis tarafından tam 10 kez basıldı. Enstrümanları kırıldı, üyeleri tutuklandı, cezaevine kondu. Ama onlar yılmadı. Halkımızın sesi olmaya devam ettiler. Türküleri dilden dile dolaştı. Yığınları ayağa kaldırdı, hükümetleri korkuttu.

Grup Yorum’un türkülerinden en çok korkan iktidar da faşist gerici, şoven-milliyetçi, otoriter, Erdoğan iktidarı olmuştur. Erdoğan, grubu susturmak, onun türküleriyle emekçi halkımıza ve gençliğimize hak arama kavgasında, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde verdiği gücü yok etmek için son yıllarda baskıları görülmemiş şekilde artırdı. Polisler İdil Kültür Merkezine karşı operasyonlarını sıklaştırdı., konserlerini yasakladı, DHKP-C üyesi oldukları iddiasıyla tutuklamaları yoğunlaştırdı. Ama onlar direndi. Hangi partiye üye oldukları yalnız onları ilgilendirirdi, polisi ilgilendirmezdi. Onlar inandıkları dünyanın, egemen sınıflara başkaldıran halklarımızın müziğini yapıyorlar, söylüyorlardı.

2016 Kasımı’nda İstanbul’da İdil Kültür Merkezi’ne düzenlenen bir polis baskınında grubun 8 üyesi önce gözaltına alındı, sonrada tutuklandı. Bunlar arasında Helin Bölek ve İbrahim Gökçek de vardı. Bu keyfi, haksız, antidemokratik uygulamaya karşı Grup Yorum üyeleri direnme kararı aldılar. Grup Yorum’a yönelik baskıların ve 3 yıldır süren konser yasaklarının kaldırılması, İdil Kültür Merkezi’ne yönelik polis baskınlarına son verilmesi, adil yargılanma olanağının sağlanması, üyelerin serbest bırakılması, üyelerinin İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesinden çıkarılması talepleriyle açlık grevine başladıklarını açıkladılar. Ardından Helin Bölek ve İbrahim Gökçek önce süresiz açlık grevi, sonra da ölüm orucu kararı aldılar. Onlar kararları arkasında ardıcıllıkla durdular. Talepleri kabul edilinceye kadar açlık grevlerini ve ölüm orucunu sürdüreceklerini bildirdiler.

Hükümet ise onların taleplerini kabul etmedi ve her türlü görüşmeyi reddetti. Bu hukuk tanımayan, demokrasi ve özgürlük düşmanı, faşist hükümetten başka ne beklenirdi? Onların tutukluyken hapiste ölmelerinden çekinen hükümet Helin ve İbrahim Gökçek’i tahliye etti. Ama onlar direnişlerini evlerinde sürdürdüler, adil yargılanma konusunda temas kurulmasını, yapılan baskıların sonlandırılmasını, konser yasaklarının kaldırılması taleplerini yenilediler. Ama onların sesinden, türkülerinden korkan Erdoğan iktidarı bir daha türkü söyleyememeleri için onları ölümle baş başa bıraktı. Onlar sevdikleri türkülerin özgürlüğü için, demokrasi ve insan hakları için, adil bir yargılanma için Erdoğan’a meydan okuyarak ölümün üstüne yürüdüler. Helin Bölek 288. günde yaşamını kaybetti. O ölmedi. Türküleriyle emekçi halklarımızın faşist Erdoğan’a karşı verdiği demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamaktadır.

Konserleri yasaklanan, türkülerini söyleyemeyen her gün baskı gören devrimci bir müzisyen, devrimci bir sanatçı için yaşam bir noktadan sonra anlamını yitirebilir. Demokrasi ve özgürlük, adalet ve insanlık gibi uğrunda mücadele ettiği yüce ideallerinin gerçekleşmesi için son silahı olan canlı bedenini ölüme yatırmaya karar verebilir. Bu onun kararıdır, bu karara ancak saygı duyulabilir. Helin bu kararı aldı ve o bu kararı bilinçli olarak aldı. Şöyle diyordu:

“Elbette açlık grevi ilk başvurulan yol değildir. Açlık grevi zarar verir diyenler yaşadığımız onlarca gözaltının, işkencenin, gazın, copun, tutsaklıkların sağlığımızda yol açtığı tahribatlardan verdiği zararlardan bahsetmiyor. Kendimize zarar verme heveslisi değiliz, görülmesini duyulmasını istiyoruz.” O’nun hapishane duvarları arkasından sesini duyurabilecek son çare, tek silahı vardı: Ölüm orucu! Halklarımızın mücadelesine türküleriyle katılma özgürlüğü elinden alınmıştı. Özgürlükler bedel ödenmeden kazanılmıyordu. Karanlıklar bedel ödemeden aydınlığa çıkmıyordu. Ama Helin’in yine de yaşaması gerekiyordu. Ölüm bir çığlıktı, tüm Türkiye duydu, ama bir çözüm değildi.

Demokrasi, özgürlük ve sosyalist mücadele yaşamamızı gerektiriyor. Zafer yaşayarak verilen mücadelede kazanılacak. Bu kavgada Helinler gibi her nefere daha çok ihtiyaç var. Bu kavgada barışçıl, barışçıl olmayan tüm yolların yeri vardır. Kimse seçtiği yol nedeniyle suçlanamaz. Her yol özgürlük ve demokrasi ve sosyalizm mücadelesi içindir. Ölüm oruçları da bunun içindir. Ama artık bu yolu seçmeyelim. Çığlığımızı duyuracak başka yollar vardır. Türkülerimizi söyleyelim. Onları korkutan türkülerimizdir.

Helin’i kaybettik, ama Grup Yorum üyelerinin direnişi sürüyor. İbrahim Gökçek hâlâ ölüm orucunda, 300 günü geçti, kritik aşamada. Diğer tutuklular da ölüm orucuna katıldılar. Bu sanatçıların hayatını kurtarmak dışarıda olan bizlerin elindedir. Bu güçlü bir dayanışma kampanyasını gerektirir. Hem Türkiye’de hem uluslararası alanda örgütlenecek bir dayanışma kampanyası ile hükümete baskı yapılabilir, çok “masum” olan taleplerin kabul edilmesi sağlanabilir. Başta İbrahim Gökçek olmak üzere diğer müzisyenlerin hayatı kurtarılabilir.

Korona pandemisine rağmen suçları yalnız türkü söylemek olan sanatçılarla dayanışma örgütlemek mümkündür. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi bedel istiyor. Her aydın, her demokrat, her devrimci, her sosyalist ve komünist kendi mücadele biçimleriyle, barışçıl olsun, barışçıl olmasın, ama yığınları kazanarak faşist Erdoğan iktidarına karşı mücadeleyi yükseltmeli ve bu mücadele birlikte yürütülmelidir. Türk ve Kürt tüm Türkiye halklarının özgür, eşit, demokratik bir Türkiye’de birlikte yaşamasının yolu ancak böyle açılabilir. Grup Yorum üyeleri ve tüm insanlarımız Türkçe, Kürtçe kendi ana dillerinde türkülerini özgürce söyleyebilir.

Grup Yorum üyelerini öldürtmeyelim, onlarla dayanışmayı yükseltelim, onları yaşatalım.

TKP-1920 www.tkp-online.com