TKP 100 Yaşında! Yeni atılımla yaşıyor, savaşıyor! Temenê PKT 100 sal e! Bi destpêkekî nû dijît û şer dike!
Açıklama / Daxuyanî:
10 Eylül 2020’de Partimiz Türkiye Komünist Partisi TKP 100 yaşında. /
10 îlon 2020 partiya me partiya Komunîsta Tirkiyê dibe sedsal.
DÜNYADA ve ülkemizde işçi sınıfının ve emekçilerin, tüm insanlığın sömürü ve talandan, ulusal baskı ve zulümden kurtuluşu için, barış, özgürlük, demokrasi ve sosyalizm, halkların dostluğu ve enternasyonal dayanışması için kapitalizme ve emperyalizme, tekelci burjuvaziye ve gericiliğe karşı yılmadan verilen mücadelelerle dolu, bir asırlık şanlı bir tarihtir, TKP tarihi!
Türkiye’nin doğuş ve gelişme tarihiyle iç içe olan bir tarihtir, TKP tarihi. Başta Mustafa Kemal olmak üzere Osmanlı paşaları, emperyalizme bağımlı ağaların ve burjuvazinin egemenliğinde bir Türkiye yaratmaya çalışırken, TKP ve onun kurucuları Mustafa Suphiler işçi sınıfının ve köylülerin, geniş emekçi yığınların ve aydınların egemenliğinde emperyalizmden bağımsız Sovyetlere dost bir ülkenin yaratılması, Kürtlerin ve diğer Türkiye halklarının eşitlik, özerklik ve özgür birliktelik temelinde barışçıl ortak bir yaşamın sağlandığı demokratik, federal bir cumhuriyetin kurulması için savaştı ve bugün hâlâ bu cumhuriyetin yaratılması için savaşmaktadır.
TKP’nin 100. yılı, Türkiye İşçi Sınıfına, Türk, Kürt ve tüm Türkiye halklarına, Uluslararası İşçi ve Komünist Hareketine kutlu olsun!
TÜRKİYE Komünist Partisi TKP bundan 100 yıl önce 10 Eylül 1920’de Mustafa Suphi ve Ethem Nejat’ın öncülüğünde Bakü’de kuruldu. Bu parti dünyada yeni bir çağ açan Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin ve onun ülkemizde yarattığı işçi sınıfımızın ve halklarımızın ulusal ve sosyal mücadelesinin ateşleri içinde uluslararası işçi ve komünist hareketinin bir bölüğü, Marksist-Leninist ilkelere bağlı Komintern’in bir seksiyonu olarak doğdu. TKP’nin kurulmasıyla Türkiye işçi sınıfı, emekçileri ve köylüleri, Türkiye halkları hem padişahlığa ve halifeliğe, hem kapitalizme ve emperyalizme karşı ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinde tüm güçleri birleştirebilecek, onları sevk ve yönetecek taktik ve stratejileri geliştirecek savaşkan bir örgüte, keskin bir silaha sahip oldu. Halklarımız kuzeyde doğmakta olan yeni Sovyet iktidarında kendi kurtuluşu için savaş yolunu ve TKP’de bu savaşı yönetecek örgütü gördü.
Ankara’daki burjuva efendileri ise kısa zaman içinde gelişen ve değişen yeni dünya koşullarında emperyalizme yanaşmak için TKP’ye ve komünistlere, Sovyetlere karşı cephe aldılar. 28 Ocak 1921’de Mustafa Suphileri Karadeniz’de katlettiler, antiemperyalist güçlere saldırıya geçtiler, tekrar tekrar komünistleri tutukladılar, ağır hapis cezalarına çarptırdılar. 1922’de partimizi yasakladılar. Bu yasak bugüne kadar sürmektedir. Ama Türk burjuvazisinin bu cinayet ve katliamları, ölüm ve işkenceleri, ağır baskıları ve zindanları, koyduğu yasak ve yarattığı illegal koşullar bu mücadeleyi durduramadı. Komünistler her seferinde yeniden toparlandılar, işçi sınıfı içinde kök saldılar, işçi, köylü ve emekçi halkımızın demokrasi ve özgürlük, ekonomik ve sosyal haklar için, sosyalizm için mücadelesinin en önünde yer aldılar, Kürt halkının ulusal ve demokratik mücadelesini desteklediler.
Mustafa Suphilerin katli Türkiye genç işçi sınıfı ve Türkiye halkları için büyük bir kayıptı. Onlar en yiğit evlatlarını, en bilinçli Marksçı-Leninci kadrolarını, en deneyimli önderlerini kaybetti. Büyük bir darbe aldı. Mustafa Suphilerin katlinin sonuçları bugün hâlâ ülkemizde yaşanmaktadır. Bundan sonra partiye Kemalizmi dayatmaya kalkan Şefik Hüsnü gibi revizyonistler, Nedim Tör gibi Menşevikler, Kıvılcımlı, Mihri Belli gibi likidatörler musallat oldular. Onlar partiyi Mustafa Suphi’nin yolundan ayırmaya kalktılar. Bunlara karşı Salih Hacıoğulları, Nâzım Hikmetler, Reşat Fuatlar, Hüsamettin Özdoğular, Yakup Demirler, Aram Pehlivanyan ve İsmail Bilenler ardıcıl şekilde Mustafa Suphilerin yolunu savundular ve Marksçı-Leninci ilkeler temelinde partinin yaşamasını sağladılar. 1973 Atılımı ile TKP’nin yeniden işçi sınıfı ve emekçi yığınlarla, gençler, kadınlar ve aydınlarla ve ulusal baskıya karşı direnen Kürt halkı ve diğer halklarla bağlarını kurdular. Onlar emperyalizme ve kapitalizme karşı sınıf ve demokrasi mücadelesinde partilerini öncü yaptılar.
1980’li yıllarda Nabi Yağcı ve Partizan grubunun yönetimi ele geçirmesiyle, Sovyetler’deki Gorbaçov yönetiminin de desteğiyle partimiz bugünlere kadar süren yeni bir likidasyonla karşı karşıya kaldı. Bu likidasyon önce TİP’le, sonra diğer sol parti ve gruplarla yapılan birleşmelerle gerçekleşti. Bu birleşme süreci Sovyetler Birliği’nin ve reel sosyalizmin çökmesiyle hızlandı. Tüm bu birleşmeler Marksçı-Leninci ilkelerde değil, sağ ve sol oportünizm temelinde gerçekleşti, sonunda sol Kemalizmle bütünleşti, en sonunda dağıldı. Parti varlık yokluk mücadelesi içine düştü. Yalnız TKP değil, TİP ve diğer partiler de likidasyona uğradılar. Bu birleşmeler, “komünistlerin ve sol güçlerin birliği” gibi anlayışlarla geniş tabanlı, çoğulcu bir parti oluşturma girişimlerinin yanlışlığını tüm çıplaklığı ile ortaya koydu. Buna rağmen likidatörler bugün hâlâ açıkça Leninci parti ilkelerine saldırarak, „partisizliği“, Marksçı-Leninci partinin gereksizliğini savunmaktalar, işçi sınıfını ve emekçi yığınları burjuvazinin, egemen güçlerin etkisine terketmektedirler. Kadroların hâlâ likidasyon batağında yuvarlanmasına neden olmaktadırlar.
1989’daki karşı devrimle reel sosyalizmin dağılmasından sonra birçok Avrupa ülkesinde işçi sınıfı ve emekçiler de bir başka likidasyon yaşadılar. Komünist partileri dağıldı veya yeni sol birlik partilerine dönüştü. Bu ülkelerde de işçi sınıfı ve emekçiler Marksçı-Leninci komünist partilerinden yoksun kaldılar. Bugün bu ülkelerde başsız ve güçsüz düşen işçi sınıfı ve emekçiler kapitalle mücadelede ağır yenilgilere uğramaktadırlar. Kapitalizm bu ülkelerde bu sözde yeni sol reformist ve troçkist akımlar sayesinde „altın çağı”nı yaşamaktadır.
Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum, dünyadaki gelişmeler bir an evvel bu likidasyon ortamından çıkmayı, Marksist teoriyle donanmış devrimci bir komünist partisine sahip olmayı zorunlu kılmaktadır. İşçi ve emekçiler Marksçı-Leninci bir komünist partisinin yokluğunu her gün daha çok hissetmektedirler. Bu yokluğu en çok hisseden ülkelerden biri de ülkemiz işçi ve emekçi halkımızdır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti 1920 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı gibi bir yıkım ve çöküş yaşamaktadır. Nasıl Osmanlı’da Dolmabahçe sarayında sırf kendi saltanatını düşünen, ülkeyi ve halkını düşünmeyen bir sultan var idiyse, bugün de Ankara’da Beştepe’deki sarayda kendi saltanatından, kurmakta olduğu faşizan tek adam rejiminden başka bir şey düşünmeyen bir başka “sultan” bulunmaktadır. Nasıl Osmanlı’nın çöküşünü I. Dünya savaşı öncesinde ve esnasında Libya ve Suriye, Irak çöllerindeki savaşlar, Ermenilere ve diğer halklara uygulanan soykırımlar neden olduysa, bugün de yine Libya’da, Suriye ve Irak’ta yürütülen savaşlar, Kürtlere karşı uygulanan soykırımlar Türkiye’nin çöküşünü hazırlamaktadır. Bugün 100 yıl sonra ortaya çıkan sorunlar da aynı: Nasıl bir Türkiye? Nasıl bir cumhuriyet? İşçi sınıfı ve emekçiler, Kürt halkı ve diğer Türkiye halkları özgürce yaşanan bir Türkiye, herkesin kendini ifade ettiği demokratik bir cumhuriyet için faşist AKP-MHP iktidarına, Erdoğan’ın otoriter tek adam rejimine karşı kıran kırana bir savaş vermektedirler. Bu savaşta işçi ve emekçiler, Türk ve Kürt halkı, Türkiye halkları TKP’ye, O’nun Marksçı-Leninci ilkelere dayanan politikasına, gelenek ve anlayışına dünden daha çok ihtiyaç duymakta, TKP’yi, Mustafa Suphilerin yolunda giden komünistleri aramaktadır. TKP’siz demokrasi, barış ve özgürlük, sosyalizm mücadelesinin başarıya ulaşamayacağı her geçen gün daha açık görülmektedir.
Bugün Mustafa Suphilerin Bakü’de yarattığı devrimci ruhu savunan, Nâzımların, Bilenlerin yolunda giden, yüreğinin sol köşesinde devrimci ateşi hâlâ yanan TKP’liler partimiz TKP’nin 100. yılında artık ayağa kalkmalılar, kendileriyle hesaplaşmalılar, silkinmenin, toparlanmanın, partiyi ayağa kaldırmanın tarihsel bir zorunluk olduğunu kavramalılar, etrafta partinin adını kullananlara, geleneğini, geçmişini kirletenlere, hâlâ likidasyonu sürdürmek isteyenlere dur demenin zamanı geldiğini göstermeliler, 100. yılı yeni atılımlarla karşılamalılar ve kutlamalıdırlar,
Şimdi bazı likidatörler, troçkistler, revizyonist ve reformistler, oportünistler ve kariyeristler, ’sönümlenen üyeler’, utanmadan hâlâ kendine eski TKP’li veya komünist diye ortada gezenler, hâlâ partinin geçmişinden nemalananlar, parti tarihinde hiçbir zaman yeri olmayan, Kemalist kuyrukçuluğu yapan, devletten icazetli SİP-TKP’liler de 100. yılı fırsat sayıp partimizin 100. yılını kutlamaya, kendilerine paye çıkarmaya hazırlanmaktadırlar. Önce bunların böyle bir kutlama yapmaya ne hakları ne de legimitasyonları vardır. Bunların hedefi şimdiye kadar yaptıkları gibi likidasyonu ve bozgunculuğu sürdürmek, partinin tarihine ve savaş geleneklerine ve Marksçı-Leninci ilkelerine bir kez daha saldırmak, partiyi yığınlarda itibarsızlaştırmak ve yığınları partiden uzaklaştırmaktır. İşçi sınıfı ve demokratik güçler buna müsaade etmemelidirler. Bunlar bilmeliler ki, bunun hesabı bir gün kendilerinden sorulacaktır. Bunların TKP’nin bugününde ve yarınında yeri yoktur.
Mustafa Suphilerin, Nâzımların, Bilenlerin yolunda giden TKP’liler ve komünistler 100. yılda yeni bir atılım için harekete geçmelidirler. Meydanı bu burjuva kuyrukçuluğu yapanlara bırakmamalıdır. Yeni atılım, Marksizm-Leninizm, proletarya enternasyonalizmi, Türkiye devrimi ve onun hareket güçleriyle ilgili yakın ve uzak, demokrasi ve sosyalizm hedefleri, Kürt halkının ve diğer halkların ayrılma dahil kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkı gibi ilkeler temelinde yükselecektir. Bu ilkeleri kabul eden TKP’lilerin bugün başta gelen görevi, örgütsüzlüğe, başı bozukluğa, disiplinsizliğe son vermek, partinin yeniden yapılanmasına katılmak, başta işçi sınıfı olmak üzere toplumun her kesiminde partiyi yığınlarla bağlamak ve güçlendirmek, yeni üye ve sempatizanlar kazanmaktır, ülkemizde demokrasi ve sosyalizm mücadelesini, sınıf savaşını yeniden yükseltmektir. Bu savaşlarda Erdoğan rejiminin yıkılmasını, Kürt sorununun barışçıl yollardan demokratik çözümünü en başa almaktır.
TKP Marksçı-Leninci teorik görüş ve ilkeler temelinde elele veren, tek ülkü ve tek fikri paylaşan, proletarya enternasyonalizmini savunan, Marksizmi-Leninizmi eylemlerine kılavuz edinen komünistlerin gönüllü birliğidir.
TKP, sözde TKP’lilerin, komünistlerin ilkesiz bir birliği değildir. Onun saflarında likidatörlere, döneklere, troçkistlere, revizyonistlere, reformistlere, oportünistlere, kariyeristlere, SİP’lilere, Kemalistlere yer yoktur.
TKP Türkiye toplumunun en ileri ve devrimci gücü olan işçi sınıfının politik örgütü, onun en bilinçli, en savaşkan öncü koludur.
İşçi ve emekçiler TKP’lilerden TKP isminin Marksist ilkelerle, geleneğiyle, politikası ve anlayışıyla yeniden bütünleştirmelerini beklemektedir.
Haydi, 100. yılda yeni atılımlarla ileri!
Yaşasın TKP’miz, Yaşasın Türkiye işçi sınıfı ve halklarının demokrasi ve sosyalizm savaşı!
TKP-1920 www.tkp-online.com
Temenê PKT 100 sal e! bi destpêkekî nû dijît û şer dike!
10 îlon 2020 partiya me partiya Komunîsta Tirkiyê dibe sedsal.
Lİ cîhanê û li welatê me çîna kargeran û kedkaran, li dijî zêrandin û talankirina hemû mirovan, ji bo rizgarbûna ji jêrdestiya netewî û zulmê, ji bo aşitî, azadî, demokrasî û sosyalîzmê, ji bo dostaniya gelan û hevkariya enternasyonal, dîroka PKT li dijî kapîtalîzmê, emperyalîzmê, bûrjûvazîya monopolîst û paşverûtiyê dîroka tekoşîneke bê hempa û ya sed Sali ye!
Dîroka PKT dîrokekî li gel dîroka zayîn û pêşveçûna Tirkiyê de ye. Bi seretayî Mustafa Kemal, paşayên Osmaniyan, axayên babesteyî emperyalîzmê di bin serweriya bûrjûvazîde, ku, hewldan Tirkiyekê damezrînin, PKT û damezrînerên wê Mustafa Suphi û hevalên wî, hewl didan di bin serweriya çîna karger û gundiyan, girseyên berfireh yên kedkaran û rûşenbîran, ji bo damezrandina Tirkiyeke ne babesteyî emperyalizmê, li gel Sovyetê hevkar, mafên kurdan û hemû gelên din yên tirkiyê tê de dabîn kirî, li ser bingehê otonomî, bi hevre jîyan ku, bixwazin mafê wan yê cudabûnê jî hebe, ji bo dabînkirina jiyanek hevbeş û aştiyane, welateke demokratîk komareke federal têdikoşîyan, îro dîsan ji bo damezrandina komarek vî tehrî têdikoşin.
100 salîya PKT ji bo çîna karger ya Tirkiyê, Tirk Kurd û hemû gelên din, tevgera karger û komunîstên cîhanê pîroz be!
PARTİYA Komunîsta Tirkiyê PKT 100 sal berî niha 10 îlon 1920 di bi rêberiya Mustafa Suphi û Ethem Nejat li Bakûyê hate damezrandin. Vê partiyê wek yekîneyek ji şoreşa oktobirê ku serdemek nû dabû destpêkirin, wek agirek coş bi afirandina tekoşîna çîna karger û tekoşîna gelan ji bo mafên wan yên rewa, her we wek yekîneyek tevgera komunîstên cîhanê, wek beşek ji Komîntera li ser rêbaza Marksîs- Lenînîst afirî. Bi damezrandina PKT çîna karger li Tirkiyê, kedkar û gundî, gelên Tirkiyê ku, li dijî seltanetê, xelafetê, sermayedarî û emperyalîzmê, ji bo tekoşîna mafên netewî û civakî hemû hêz anîne ba hev, ji bo ecêbî û rêberî, ji bo pêşvebirina taktîk û stratejiyan, yên Tirkiyê bûne xwediyê rêxistineke hevdemî tekoşer û xweragir wek çekekî dijwar.
Gelên me di desthilata li bakûr afirî ango di Sovyeta nû de rêya tekoşînê û PKT jî wek rêxistina ku vê tekoşîne rêve bibe dît.
Efendiyên sermayedar li Enqerê jî bi guhartin û pêşveçûnên zû bi zû yên nû li cîhanê, ji bo ku xwe nêzîkî emperyalîzmê bikin, dijî PKT, komunîtan û Sovyetê cephe vekirin. Çileya duwem 1921 Mustafa Suphî û hevalên wî di Derya reş de hatine qetilkirin, şerek dijî hêzên antîemperyalist ajotin, car bi car komunîst girtin û bi tavanên giran hatine zîndanî kirin.
1922 yê partiya me qedexe kirin. Ev qedexeye heta îro berdewam e. Lê cinayet û qetlîamên sermayedarên Tirk, kuştin û işkencên wan, zordarî û zîndanên wan, qedexe û rewşên îlegal nekarîn vê tekoşînê rawestînin. Komunîstan karîn her dem xwe berhevbikene ser hev, di nav çîna karger de reh û rîşên xwe belav kirin, di tekoşîna ji bo mafên karger, gundî û kedkaran, ji bo daxwazên wan yên demokrasî û azadî, ji bo mafên wan yên aborî û civakî, ji bo tekoşîna ji bo sosyalîzmê, di sefên pêşîyê de tekoşîna xwe domandin, piştivaniya tekoşîna ji bo mafên Kurdan yên demokratîk û netewî kirin.
Qetilkirina Mustafa Suphî û hevalên wî ji bo çîna karger ya ciwan ya Tirkiyê û ji bo gelên Tirkiyê wundayîyek mezin bû. Ewan rêberên xwe yên herî egît,yên herî zana wek kadirên Marksî-Lenînî, yên herî bi tecrube wunda kirin. Eva zerbeke giran bû. Encamên qetilkirina Mustafa Suphi û hevalên wî heja li welatê me tê dîtin. Paş hinge revîzyonîstan wek Şefik Husnî ku dixwest Kemalîzmê li ser partya me bisepîne, Menşevîkên wek Nedim Tör, lîkîdatorên wek Kivilcimli, Mihrî Belli em dorpêç kirin. Ewan xwestin ku partiyê ji ser rêbaza Mustafa Suphî dûr bixin. Li dijî vana Salih Haciogullari, Nazim Hikmet, Reşat Fuat, Husamettin Özdogru, Yakup Demir, Aram Pehlivanyan û Ismail Bilen bi şêweke serî, rêbaza Mustafa Suphî paraztin û li ser bingehên rêbazên Marksî-Lenînî partî vejandin. Bi perkîna 1973 PKT ji nû va li gel girseyên çîna karger û kedkaran, li gel ciwanan, li gel jinan û rûşenbîran, li gel kurdên ku dijî zordariya liser mafên wan yên netewî û li gel gelên din peywendî girêdan. Ewan di tekoşîna dijî sermayedarî û emperyalîzmê de, ji bo tekoşîna çînî û demokrasiyê partiya xwe wek rêber kêşane rêzên pêşiyê.
Di salên 1980 de wekî Nabi Yagci û gruba partizan partî hilgirtine bin bandora xwe, bi piştivaniya rêveberiya Gorbaçov li Sovyetê, partiya me rû birûyê li hevkirinek nu bû ku heta îro ji berdewam e. Ev li hevkirine pêşiyê bi yekbûna li gel TIP, paşê li gel partiyên çep û grûban pêkhat. Vê pêvajoya yekitiyê bi şik bi rûxîna Yekitiya Sovyet û Sosyalîzma rasteqîn zûtir bi ser hev ve hat. Ev yekitiyene wek bingeh li ser rêbaza Marksî-Lenînî pêk nehatin lê ser bingehê derfetparêziya (oportunizm) rast û çep pêkhatin, di dawiyê de jî li gel Kemalîzma çep li hev girtin, dawiyê jî belav bû, partî kete nav şerê man û nemanê. Ne tenê PKT TIP û partiyên din jî li hev nekirin û belav bûn. Van yekitiyane bi hişmendiya ”yekitiya komunîstan û hêzên çep”, bi afirandina partiyek firavan girseyî wek xeletiyek gelek berbiçav derxiste holê. Li ser vê yekê, jî lihevker (lîkîdator) her niha jî gelek bi aşkerayî, êrişî partiyekê ku li ser rêbaza Lenîne dikin, ”bê partîbûnê”, bê wateyiya partiyek Marksî- Lenînî diparêzin, çîna karger û girseyên kedkar teslîmî bin bandora sermayedaran û hêzên karbidest dikin. Di bine sedemê têkçûna kadiran dinav wêrankariya qaşo li li hevkirinê de
Sala 1989 bi pêleke dij-şoreşî ku sosyalizma rasteqîn têkçû, li gelek welatên Ewropa çîna karger û kedkaran li hevkirinên nû afirandin. Partiyên komunist belav bûn an jî wek yekitiya partiyên çep derketine holê. Di van welatan de çîna karger û kedkar hebûna partiyên Marksî-Lenînî ji dest dan. Îro çîna karger û kedkar li wan welatan ku, bê serî mane û bê hêz bûne, di tekoşîna dijî sermaye de gelek destkevtiyên xwe ji dest didin. Sermayedarî di van welatan de bi saya serê wan tevgerên reformîs û troşkîst de serdema xwe ya ”zêrîn” dijît.
Îro ew rewşa ku welatê me di nav de dijît, pêşveçûnên li cihanê li ser me ewle dike ku em ji lihevkirinên vî cûre dûr bikevîn, bibîne xwediyê partiyeke ku bi teoriya Marksî hatibe hûnadin. Karger û kedkar nebûna partiyeke komunîst li ser rêbaza Marksî-Lenînî roj bi roj zêdetir his dikin. Vê kêmasiyê teybeten karger û gelê me yê kedkar li welatê me zêdetir his dikin. Di salên 1920 çawa Imparatoriya Osmanîyan têk çû, îro Komara Tirkiyê jî ber bi têkçûne ve diçe. Çawa ku li Imparatoriya Osmanî de, ewên di qesra Dolmabahçe de dijiyan tenê ketibûne derdê selteneta xwe, di xema welat û gel de nebûn, îro jî li Enqerê ”sultanek” li qesra Beştepe heye wek take mirov, ji bo dabînkirina selteneta xwe ya faşîzan xema tu tiştek din de nîne. Têkçûna Osmaniyan di Pêşîya şerê Cîhanê ya 1.û di dema wî şerî de, çawa ku, şerên li çolên Êraq, Sûriye û Libyayê, qetlîama Ermeniyan û gelên din bûne sedem, îro jî dîsan şerên li Êraqê, li Sûriyê û li Libyayê têne ajotin, komkujiyên li ser Kurdan têne encam dan, têkçûna Tirkiyê roj bi roj nêztir dike. Pirsgirêkên derdikevinê peşîya me jî di heman astê de nin: Tirkiyek çawa? Komarek çawa? Çîna kargeran û kedkar, jîyana azad ji bo Kurdan û gelên din li Tirkiyê, ji bo ku her kes xwe bi azadane ifade bike, ji bo komareke demoktratîk, dijî desthilatdariya faşîst ya AKP-MHP, dijî rejîma otoriter û yek mirovî ya Erdogan şereke bê hempa tê ajotin. Di vî şerî dekarger û kedkar,gelên Kurd û Tirk, gelên Tirkiyê ji duhu zêdetir pêwîstî bi PKT ê, siyaseta wê ya li ser rêbaza wê ya Marksî-Lenînî hene. Li PKT û komunîstên li ser rêbaza Mustafa Suphi digerin. Roj bi roj zelaltir diyar dibe, demokrasî, aşitî û azadî, serkevtina tekoşîna ji bo sosyalîzmê bêyî PKT sernakeve. Êdî parêzgerên ew ruha şoreşgerî ya Mustafa Suphî li Bakûyê afirandî, yên li ser rêya Nazim, Bilen diçin, PKT yiyên ku, di kuncê çepê yê dilê wan de agirê şoreşgeriyê hêja geşe, di sedsaliya partiyame PKT de divê rabine ser xwe, hisabê ji xwe bipirsin, xwe vejenandin, xwe berhevkirina ser hev, zînde kirin û bilindkirina partiyê li xwe bila têbigehin ku, eve erkek dîrokiye, li der û doran kesên navê partiyê bikartînin, yên dîrok û kevneşopiya wê gemarî dikin, ewên berdewam dixwazin pêvajoya lihevkirinê bajon, dem hatiye ku em ji wan re bêjîn rawestin, 100 salî bi perkînên nû ve bê pêşwazî kirin û pîroz kirin.
Niha hindek lihevker, troçkîst, revizyonîs û reformîst, oportunîst û kariyerîst, erndamên vemirî, bê şermên ku lider û doran digerin û ji xwe re dibêjin PKT yîyên kevin an jî komunîst, her îro jî ewên ji kevneşopiya partiyê di bêhnijin, ewên ku tu deman di dîroka partiyê de cîyek wan nebûye, ewên duvhajotiya Kemalîzmê dikin, SIP û PKT yîyên bi rêdana dewletê jî 100 saliyê ji bo xwe firset dizanin, ji bo pîrozkirina 100 saliya partiya me di nav amadekariyan de nin. Di seretayî de çi maf û legîmîtasyona wan nîne ku, pîrozbahiyeke wiha bikin. Armanca wan ewe ku, wek heta niha kiryarên wan ji bo lihevkirinên bê wate, têkderîya xwe li ser karê xwe berdewam bin, êriş bikene ser dîrok û kevneşopiya xebata û rêbaza Marksî-Lenînî ya partiyê, di nezera girseyan de partiyê bê rûmet bikin û girseyên gel, ji partiyê dûr bixin. Çîna karger û hezên demokratîk divê ji vîya re rê nedin. Divê ew bizanin ku, rojekê ev hisabe dê ji wan bête pirsîn. Di roja îroyîn de û di pêşenda PKT de çi cî ji vane ra nîne.
Ew PKT yî û komunîstên li ser rêbaza Mustafa Suphî, Nazim û Bilen di meşin di 100 saliyê de ji bo perkîneke nû divê hewl bidin. Divê gorepanê ji bo van duvajoyên sermayedaran re nehêlin. Perkînek nû, Marksizm-Leninîzm, enternasyonaliya proleterya, şoreşa Tirkiyê û li gel pêkhateyên hêzên wê yên dûr û nêzîk, armancên demokrasî û sosyalîzmê, mafê çarenûsa gelê Kurd û gelên din ku mafê cudabûnê jî di nav de li ser van erkan bilind bibe. Erkê serekî yê wan PKT yîyên van krîterane bi pejirînin, divê dawiyê bi, bê rêxistiniyê, tevliheiyê, bê disiplîniyê bînin, beşdarî nûavakirina partiyê bibin, bi seretayî di nav çîna karger û di hemû beşên civatê de partî bi girsên gel ve bête girêdan û bête bihêz kirin, endam û layengirên nû bêne peyda kirin, li welatê me tekoşîna ji bo demokrasî û sosyalîzmê, tekoşîna li ser bingehê çînî ji nû ve bête bilind kirin. Di van şeran de rejîma Erdogan bête hilweşandin, ji bo çareseriya pirsgirêka Kurdan, bi rêyên aştiyane û demokratîk wek pirsgirêka yekemîn bête hesibandin.
Di çarçov dîtina teorîk ya PKT ya Marksî-Lenînî û li ser bingehê van kevneşopiyan ewên dest didene hev, xwedî yek xwestek û yek hişmendiyê bin, yên enternasyolanîzma proleterya diparêzin, ew komunîstên Marksîzmê-Lenînîzmê di xebatên xwe de wek rêber bikartînin, PKT cihê yekitiya van ya dilxwazane ye.
PKT cihê PKT yî û komunîstên bi gotin, bê erk nîne. Di nav refên wê de ciyê lîkîdatoran, durûyan,troçkîstan, revizyonîstan, reformîstan, oportûnîtan , kariyerîstan, SÎP îyên Kemalîst Nine.
PKT di civata Tirkiyê de cihê şoreşgerên pêşkevtiyên hêza xwe di rêxistina çîna karger,yên xwedî zanyariyên wê, baskê şervanên wê yên pêşen de ye.
Karger û kedkar li benda PKT yîyên ku navê PKT bi erkên kevneşopiyên makksî, polîtîka û hişmendiya wê bi hev re çespandine ye.
Dê di100. saliyê de ber bi perkenîn nû ve herne pêş!
Bijî PKT ya me, bijî çîna karger a Tirkiyê û tekoşîna ji bo demokrasî û sosyalîzmê!
PKT-1920 www.tkp-online.com