TÜSTAV’ın yeni bir sorumsuzluğu

TÜSTAV’ın yeni bir sorumsuzluğu daha                                                       17.04.2006

                                                                                                    

TÜSTAV „Anadolu’da bir Ermeni komünistinin hayatından anılar“ adlı yeni bir kitap yayınladı. Kitabı yayına hazırlayan „Kırklı Yıllar 4-1947 TKP Davası“ serisinde Rasih Nuri Ileri.

Anadolu komünisti olan Hayk Açıkgöz yoldaş şu an yaşamıyor. Kitapta adı geçenlerin hemen hemen hepsi bugün hayatta değiller. Kitapta özellikle suçlananlardan biri olan Aram Pehlivanyan’da bugün yaşamıyor. Kimimiz her iki yoldaşı da tanıdı. Biri bir hastanede doktor olarak çalışıyordu, diğeri de partinin en sorumlu yöneticilerinden biri olarak ölünceye kadar görevinin başında oldu ve tüm gücüyle kendisine verilen sorumluluğu yürüttü, partinin bayrağını yükseltti. Kendisi her türlü dedikodudan, kara çalmalardan nefret eden, açık sözlü, direkt herkesin yüzüne karşı konuşan, sözünü esirgemeyen bir kişiliğe sahipti. Bizler yaşadıkları sürece her iki yoldaştan, yoldaşları hakkında ne yazılı bir belge gördük, ne de sözlü kötü bir laf duyduk.

Ikisinin de yaşamadığı, cevap veremiyeceği bir zamanda, Türkiye Komünist Partisinin son 60 yıllık tarihini  karalamaktan başka bir amaç gütmeyen bir yayın yapmanın tarihsel belgeselikle ne ilgisi vardır? Bunu anlamak imkansız. Hele hele bunu yayına hazırlayan 60 yıldan beri TKP’yi her fırsatta karalayan Rasih Nuri İleri’nin TKP’nin tarihi belgeselliği ile yakından uzaktan ne ilgisi vardır?

Tüstav’ın bu yayınında partinin başına gelen tutuklamalar, olaylar konu edilmektedir. TKP’nin geçmiş ve yakın tarihindeki tutuklamalarda poliste konuşanlar, çözülenler olmuştur, çözülmeyenler de. Çözülenler yalnız polisle işbirliği yapanlar veya partiye sızmış olan ajan ve provakatörler değildi. Egemen güçlerin en barbar işkencelerine dayanmayıp konuşan üyeler de vardır. Bunların partiye büyük zararı olmuştur. Parti bunların hepsini detaylı olarak araştırdıktan sonra ders çıkarır, kararını verir ve verecektir de. Bu dün böyleydi, bugün de böyledir. Parti şu an merkezi bir otoriteden yoksun, değişik gruplara bölünmüş ve parçalanmış olsa dahi, bu dersleri çıkarma görevi yine bu TKP’li gruplara  ve tek tek TKP’lilere düşmektedir. Onlar er-geç bu bölünmüşlüğün üstesinden gelecekler, TKP çatısı altında partili komünistlerin birliğini yeniden sağlayacaklar, TKP bayrağını yükseltecekler, bugünkü duruma son vereceklerdir.

Kendisine partili değilim, ama komünistim saçmalığını yapan Nabi Yağcı gibilerinin işi ise bu bilinci sulandırmak, partiyi mezara gömmektir. Partisiz komünist olmaz. Yağcı geçmişte partiliydi, bugün değildir. Tüstav ise kurulduğundan beri partinin ne bir yan, ne bir üst kuruluşudur, partiyle hiç bir organik ilişkisi yoktur.

Partisiz komünistlik fikri Nabi’nin bir buluşu değildir. O, TIP yöneticilerinin savunduğu, Nabi’nin TÜSTAV’da topladığı Rasih Nuri İleri, Vedat Türkali, Mihri Belli ve daha nice sol cenahtaki “devlet komünistlerinin”, TKP düşmanlarının 60 yıldır partiye dayattıkları anti- marksist-antileninist bir görüştür. Devlet ve egemen güçler, TKP karşıtı bazı sol akımlar yayınlarını, kapılarını boşuna bunlara açmıyor. CNN’de boy gösterenlerin yanısıra, Vedat Türkali’nin de Agos Gazeteinin 426. sayısındaki röportajı buna bir örnektir.

Vedat Türkali Agos gazetesine verdiği beyanatta, „Bildiğime göre en kötü sınavı Aram verdi” diyor. Şa an Aram yaşamıyor. Bunlara cevap verecek durumda değil. Ama Aram sonuna kadar parti saflarında Türk burjuvazisine ve egemen güçlerine karşı ödünsüz savaştı, yazılar yazdı, konuşmalar yaptı. O, Vedat Türkali gibi kırk kılığa girmedi, kırk kapı değistirmedi. Hep partisine sadık kaldı ve tüm sınavları komünist onuruyla geçti. Acaba Vedat Türkali hangi sınavı verdi, hangisini onuruyla geçti. Partiye bağlılığla mı, komünist disipliniyle mi, mahkemedeki ifadeleriyle mi geçti? Bunları kendisine daha sağken soruyoruz? Cevap verebilir. Eğer Vedat Türkali de bunları sağlığında Aram’a sorsaydı, cevabını alırdı, doğrusu da bu olurdu! Ölenlerin arkasından mesnetsiz konuşma ve karalamanın komünistlikle bir ilgisi yoktur. Bu doğrudan doğruya burjuvalıktır. Rasih Nuri Ileri’de böyle bir kitabı yayına hazırlamakla aynı örneği vermektedir. Rasih Nuri, kanımızca Mustafa Kemal’e danışmanlık yapmakla öğündüğü babasının anılarıyla TKP tarihini bilinçli olarak karıştırmaktadır. Babasının anılarıyla veya Mustafa Kemal’in “komünistliği” ile övünebilir. Ama bunların TKP ile hiç bir ilişkisi yoktur.

TKP’lileri böylesi bir dedikodu çemberi içerisine hapsetmkle bu “partisiz komünistler” şu an işçi hareketine ve demokrasi mücadelesine en büyük zararı vermektedirler. Onlar bu hareketin kişiliksiz, kimliksiz, ilkesiz bir çizgide tutulması için devletle yığınlar arasında bir kayış işlevi görmektedirler. Esas görevleri TKP’yi tamamen likide etmek, yığınları başsız bırakmak, legal, devlet yanlısı yeni yeni TKP’ler kurmak veya kurulanları desteklemek, TKP’yi yaşatmaya çalışan grupları karşı-karşıya getirmek, demoralize etmektir. Geçmişte TIP’i, antiemperyalist-demokratik gençlik hareketini bölen, işçi ve sendikal hareketi parçalamaya çalışan yine bunlardı: Rasih Nuri Ileri, Vedat Türkali, Mihri Belli ve diğerleriydi. Eğer bunlar yaş günlerinde gençliği sözde birliğe çağırıyorlarsa, kasdettikleri birlik gençlerin eski TKP ruhunda birlik ve mücadelerini önlemektir. Onları eski TKP’den uzak tutmaktır.

Bilimsel tarih araştırması adı altında Tüstav’ın dedikodulardan oluşan, TKP’nin tarihine kara çalan yayınlar yapması kime yarar? Tüstav magazin dünyasında dönen, sol sosyetenin dedikodu ve dökümentasyon merkezi değildir. Bu tür sorumsuz yayınlara son vermesi gerektiği kanısındayız. Tüstav üyelerinin bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmelerini dileriz.

17.04.2006

N. Yelkenci, Ş. Durmaz, Savaş Al, Ayşe Kıran